ya$in tutuyorsa (22 olmasi lazim galiba en az) e sinifi al. bunu diyeyim sadece. bugun biz de merak ettik fiyatlara bakalim dedik. b'yi alip daha sonra e almak cok daha pahaliya geliyor...

e sinifi ehliyet almak size bir sey kazandirmaz. kamyon kullanirim derseniz, yaninda K sinifi "bir sey" ile SRC belgesi falan istiyorlar. bi artisi olmaz yani size.

ama konsept olarak evet, kurs ucreti falan daha pahali bu sinifin. ayrica ehliyet harci A2 ile B sinifi arasinda yaklasik 100 lira oynuyorsa E sinifiyla B arasinda da bu kadar daha oynar. nisan ayinda A2 icin ehliyet harci 64 lira miydi neydi.

yazılı sınav bütün sınıflar için aynı. ama direksiyon sınavı var bunun.

ama şöyle bir durum var ki, c veya d sınıfı ehliyetiniz varsa e sınıfı ehliyeti sadece direksiyon sınavına girerek verebilirsiniz.

eklemek de gerekir ki otobüs ehliyeti oluyor e sınıfı.

e sınıfı ehliyetiniz varsa askerde direkt olarak otobüs şoförü yaparlar.

valla üstadım yanlıs anlasılmasında mumkunse olmasın ya boyle bısey..
yanı beyaz sahin e binen polisler bile sanki cumhuriyet baş savcısı gibi hareket ediyorsa bu imprezaya falan binenleri düşünemiyorum (:

tabi tüm genellemeler yanlıştır onu biliyorum..

edit: ancak pozantı otoyolundaki polisler sanırım otoban polisi olarak gecmiyor.yani onları bende gordumde onlar bulundukların ilceye baglı karakol polisi.

pozantı otobanında (impreza olmasa da) şahin ve ford escort'tan daha kuvvetlice polis arabalarının bir o yöne bir bu yöne gittiğine çok şahit oldum.

polis teşkilatının envanterinde çeşitli güçte araçlar mevcuttur ancak spesifik bir kaç örnek dışında kullandıkları en güçlü araç ford mondeodur. mondeolar genelde koruma ve escortluk hizmetleri için tercih edilse de otoyol trafik hizmetleri için de kullanılmaktadır. dikkatli incelenirse son üç nesil mondeoların ekseriyet beyaz az da olsa gri renklilerinin polislerce kullanıldığı görülebilir.

otoyol polisi bilmiyorum ama edirne istanbul arasında bir tane otoban polisi var :) ford escort lu

hatta ehliyetim yok benim.o yüzden edirneden bir yere gideceğim zaman otobana giriyorum :) nede olsa ford escort :)

enduro tipindeki bmw motorların çok hızlı gidebildiğini biliyorum. bütün şahin-yunuslarda var. bunların bazıları otobanlarda dolaşıyorlar. fakat otobanda hız limiti 120 olduğu için daha karlı olan e-5 e yönelirler kaza vs haricinde.

fotoğraftaki impreza 1.6 gibi duruyor, özetle modifiye yoksa bi işe yaramaz. wrx veya sti değil. bmw 3.20 bile tokatlar.

envanterde kayıtlı en güçlü araçlardan biri başbakanın yakın korumalarının kullandığı vectra opc lerdir. 3 tane olması lazım...

o imprezalarla ilgili haberi sanki hatırlıyorum...

2,0 lt motorlu onlar bu arada. 160 hp.

Türkiye'de otoyollar paralı ve dolayısıyla giriş çıkışları da kontrollü olduğu için böyle bir şeye pek gerek kalmıyor sanırım. Kameralar falan da var malum.

edirne polisindeki subaru calibra'nın da dediği gibi 2.0 awd modeli, 160 beygirlik olanından.
img217.imageshack.us

enduro motorsiklerli yunuslar var, honda varedonna markali, 1100(cc) lik.

universiteyi muhur basmaya ikna etmekte yarar var, belgede sahtecilik vs. cok sakat isler.

boshi, haklısın ama iki tarafta inat eder gibi geri adım atmıyor, bir de burdaki üniversite sekreteri zarfı yırtıp transcripti alıcak yani sadece formalite ama istiyor işte lanet herif.
belgede sahtecilik sayılmaz pek, boş zarfa mühür bu, kanun baba buna kızmaz sanırım?

istersen suratina attir o mühürü. yine sahtecilige girer. hatta burada boyle bir duyurunun olmasi bile sakat bence.

remi evrakta sahtekarlığa girer diye biliyorum.avukat biri daha detatylı açıklar, neticede yapmamanı salık veririm.

arkadaşlar ortada evrak ya da belge yok, bildigin mektup zarfına mühür yapıcaz... o kadar abartmaya değer mi?

bunun çaresini bilen birileride yazarsa sevinirim, çok profesyonel olması gerekmyor angut sekreter cinsliğini aşalım yeterli...

üniversiteler devlet kurumu olduğundan ötürü üzerindeki mühür de resmiyet ifade eder. trimpot yazmış, o mühür nerede olursa olsun kopyasını yapmak illegal bir durum. abartılan bir şey yok yani, bahsettiğiniz durum tamamen illegal.

bence bu işi halletmenizin yolu bürokrasiden geçer.

yurtdisindaki universiteye transcripti direkt turkiye'deki okula postalamasini soylesin.

mühür işide yatacak, bu sekreterdeki cinsin katli vacip arkadaş, bir adam bukadar kıllık yapabilir.

terp, abi onuda söyledik ama adam mühürsüz gelirse gene kabul etmem diyor, çok dil döktük.
aklımıza gelen neden, bu adam birinden rüşvet aldıda diğer başvuruları sabotemi ediyor acaba, inanın bir anlamda "siktirin başvuru yapmayın" demmeye getiriyor.
ya da zamanında biri sahtekarlık mı yaptı nedir, bu eziyeti yapıyorlar artık.

neyse herkese teşekürler cevaplar için.

verin adama 3-5 bişey olsun bitsin, belli ki eli kaşınıyo

dilekçe verin, türk kurumları dilekçeyle çalışır,, durumu dilekçede izah edin, sekreteri devre dışı bırakın, gerekeni yaparlar, mühür basmayan üniversiteye yazı yazıp mühür istediklerini söylerler. dilekçe her şeyi çözer güzel yurdumuzda. ayrıca hiç bir yazıcı mühür etkisi yaratmaz, denemeyin bile, anında anlaşılır sahte olduğu.

müsanip bir lisanla dilekçeyle başvurun, o dilekçeyi fakültenin evrağından geçirip tarih sayı alın.
dışarıdaki üniversiteden o belgeyi kim alacaksa o gidip oradaki t.c. konsolosluğundan belgenin orjinalliğini tasdik ettirsin. hatta biraz fazla harç verin tercümesini de yaptırsın konsoloslukta. sonra gelin başvurun sıkıyorsa kabul etmesin dallama.

yahu mührü zarfa vur diyensekreter diyorki: ben nerden bileyim senin o transkripti değiştirmediğini diyor. o senin arkdaş gidip diyecekki zarfın tam açılma yerine bir mühür basılması gerekiyor sebebi de budur. e yok derlerse yine rektöre kadar çıksın.
sonra dediğin öbür işi patatesle bile yapıyorsun be anam. işim olmaz o ayrı.

hosts dosyası oluşturdunuz mu? veya tunneling yaptınız mı? hamachi'den bahsediyorum.

yapmadık :( nasıl yapılıyor? eheh?

google'ın söz konusu türkiye olduğunda o kadar güncel olmadığını söylemişsiniz, ancak google'a haritasını satan şirket başarsoft isimli bir türk şirketi. navigasyon yazılımları için de harita üretiyorlar. yolların çoğu, haritanın çıkış tarihindeki varolan tüm yolları içeriyor.

bu arada ilk sorunuz hakkında bilgim var, geçen ramazan bayramında fethiye'ye gitmiştik ve giderken aydın şehir merkezine girmeden devam edebilmiştik bahsettiğiniz yoldan.

Teşekkür ederim Tom riddle . Fakat google ın güncelliğinden kastım yollar konusunda değil uydu fotoğrafları konusunda idi. Sonuç olarak denizli çevre yolunun uydu fotoğrafına bakıldığında yol hala yapım aşamasında. Ben de bir inşaat mühendisi olarak Google Earth üzerinden çalışmış olduğum projeleri incelediğimde 2 sene önce tamamlanmış olan projelerin yerinde iş makinaları hatta bazen tarlalar görüyorum.

İki tarafta da yollar yapım aşamasında.. Yani illa ki şehir merkezinden geçiliyor. Hayırlı işler..

#32589 de yaniti var.

çanakkale'ye gideceksiniz, sadece oradan feribot var. geyikli feribot iskelesinden kalkıyormuş.

www.bozcaada.info

yazilan pek cok sey var ama daha yeni gittim, tecrubelerimi paylasayim istedim.. ben de arac ile istanbuldan gittim; yenikapi rotasi da var; ancak ben tekirdag uzerinden gitmeyi tercih ettim.. tem den tekirdag kinali cikisina kadar gidiyorsunuz, oradan da malkara ve kesan a kadar devam ediyorsunuz; daha sonra eceabat a kadar aynen devam, gelibolu dan falan da geciyorsunuz arada.. eceabat ta feribot var saat basi; olur da kilpayi kacirirsaniz, hemen iskeleye gelmeden once kilitbahir tabelasi var, oradan da feribot seferleri var, daha yakin bir sefer yakalayabilirsiniz; ayrica bana mi denk geldi bilmiyorum, kilitbahir deki feribot daha kucuk oldugu icin ve de mesafesi kisa oldugu icin daha cabuk geciyor gibi geldi.. (10 YTL) canakkaleden sonra izmir yoluna cikip geyikli iskelesine gidiyorsunuz; orada 9, 11, 13 gibi saatlerde feribot seferleri var, burada bilet falan almiyorsunuz; arabanizi siraya sokup siraniz gelince sizi feribottan once arabalarin siralandigi alana aliyorlar, bu sirada otopark ucreti 3,5 ytl tahsil ediyorlar.. beklerken yakindaki cafede takilabilirsiniz.. adada ise ister direkt iskeledeki ofisten isterseniz 0286 4440752 den donus rezervasyonu yaptirin ve tenha bir saatte gidip biletiniz teslim alin.. ofiste direkt satis gisesinde siraya girmeyin, once rzervasyon yaptrimak gerekiyor her kosulda.. donus biletinizi aldiktan sonra saatine 1 saat kala gelip arabanizi siraya sokup son bir kez adada cay icip feribot saatini bekleyebilirsiniz..

yari alakali ada bilgileri:
kilisenin oralarda bi yerde sandal diye bir mekan var; cok guzel mezeleri var.. camlibag dan bir suru sarap aldiginizda, size bir sise sarap veriyorlar, sandala gidip sarabinizi belese getirebiliyorsunuz Hasim Bey in selamini goturup..

kilisenin oradaki sen pansiyondaki receller enfes, oradan satin alabilirsiniz..

daha gider bu..

playground.last.fm

böyle birşey var ama işinizi görür mü?

işimi görmez mi, tam aradığım şey bu. teşekkürler.

o değil de player'in eski sürümlerinde birden fazla tag seçerek radyo dinlenebiliyordu, artık olmuyor sanırım, yoksa ben mi beceremiyorum?

ford fusion, ford fiesta, golf olabilir. bunlarin icinden fiesta en iyisi gibi.

dizel yerine lpg dusunmeni de tavsiye ederim, mazot ve benzin fiyatlari hemen hemen ayni zaten. o zaman alternatiflerin de cogalir.

dizel almanın artık bir avantajı kalmadı. gor gor motor sesi de cabası. guzel, temiz bi golf bulursan al bence. ne guzel bi arabadır golf.

honda jazz candır!

fiesta kullanıyorum. tavsiye etmem. rahat bir araba olabilir ancak dizel olmasına rağmen menzili düşük. benzinli araçla da o kadar yol yaparsınız. bir mucize olur devlet dizeli eski fiyat oranlarına çekerse alınabilecek bir araç olur ancak. bu şekilde yanından bile geçmeyin fiestanın. alacaksanız 2. el dizel otomatik bir megane2 dizel ya da yeni clio dizel tavsiye ederim. golf de iyidir tabi. bir de peugeot 307 mi 407ler mi ne var otomatik hb. onlara da bir göz atın o fiyat aralığında olmaları gerek.

@teletabi
honda jazzi ben soyleyecektim de artik komisyon aliyormusum gibi bir hava olusacak cunku daha once de sozlukten birine tavsiye ettim ve aldi.

ben de jazz kullaniyorum ve gayet az yakiyor kendileri randimanli kullanildiginda, rakiplerine oranla ic hacmi ve bagaji da cok genis. yani bence de honda jazz candir:)

dizel otomobil istiyorsanız aradığınız alternatifler arasına hyundai getz'i de koyabilirsiniz. dizelinden memnun kalmayan yok, hele bir de 1.5 turbo dizel alırsanız 110 beygirlik taş gibi arabanız olur.

24.600 ytl'ye dizel 1.5 dci clio 3 alırsınız sıfır. çok ekonomik ve kıvrak bir araba ayrıca servis ağı çok geniş olduğu için satış sonrası muhtemel problemlerde de yine ekonomik olacaktır. ayrıca garantisi kasako hediyesi ıvır zırvır da dahil.

tabi bu fiyata manuel alabiliyorsunuz, otomatiğinin fiyatı 28.000 YTL civarı.

90 lardan bir model BMW de alabilirsiniz. 5 serisi dizeller mevcut.

sourtrivia botu orada olduğu sürece yarışmalar oluyor. bot da Sets kanalda olduğu sürece oluyor diye biliyorum.

söylediğiniz rota yeterince güvenlidir. ben antalyada okur iken, 60 yaşın üzerindeki babam bikaç kez gelip gitmişti o yolu. ben de bir kez izmir'e gittim. araba 2000 model 1.2 corsa :) 6,5-7 saatlik yol 5 saat sürüyordu. side de bir saat sürer herhalde side'ye hiç gitmedim. hayırlı yolculuk.

edit: aynı yolu bikaçyüz defa da otobüsle gittim. kamilkoç olsun pamukkale olsun istanbul hattında olduğu kadar iyi değildir hizmet güney hatlarında.

bence siz en iyisi mi otobusle gidin. hem daha stressiz olur sizin icin. yolla da ugrasmamiz olursunuz, daha ucuza gelir bir de. nerden baksaniz 500 km yol. git gel en az 150 lira benzin parasi verceksiniz. otobus iyidir bazen.

yasal olarak tek şoför ile en fazla 4 saat gidebilirsiniz. bence otoyolda siz kullanın yolun geri kalanında da eşinize devredin arabayı.

ya dort kişi gidiyoruz varanla 57*4 yapıyor. araba daha hesaplı. annemle kızkardesim de gleiyor bizle annem de sürüyo ama çok kötü sofordur. sanırım izmir-aydın arası otobanda ona vericez sonra esim kullanıcak.

bilgi vermek için yazıyorum aydın-denizli-korkuteli üzerinden gittik geldik çok da rahattı, gidecek olan olursa hiç korkmasın atlasın yollara kaybolmak falan mümkin degil.

özel arabanızla gideceğinizi var sayarsak;

meryem ana kilisesi en fazla 45 dakika

efes harabeleri en fazla 1 buçuk saat sürer. şirince ise siz ne kadar isterseniz diyebilirim.

bu arada efes'i olabildiğince sabah vakitlerinde gezmeye çalışın, yoksa sıcaktan bunalırsınız.

sirince ye nicin gittiginize göre degişir. sahsen benim icin 15 dakika sürmüyor artik gezmek. ama köy icinde biraz gezinelim, birseyler yiyelim derseniz iki saat kadar alir. selcuk sirince arasi 8-10 km birseydi yanlis hatirlamiyorsam.

tesekkurler herkese. minimum sureler yeterli.
ama meryem ana kilisesi, harabeler ve selcuk muzesi disinda o civarda gezilecek baska yer var mi bilen?

Ashab-ı Kehf(Yedi Uyurlar)
Belevi Mausoleumu(Mezar Anıtı)

hıncal uluç'a bu weblebi konusunda bir şeyler yazdım, umarım cevap verir. o kadar çok insan mağdur oldu ki bu weblebiden, benim de sabrım taştı. milleti ayakta sikiyorlar resmen.

ben son 5 senedir e-ticaret'ten para kazanıyorum. E-ticareti yaparak değil, e-ticaret yapılan yazılımları yazarak...

Artık canıma dank etti nisan ayında şirket kurdum. Şimdi pos vermiyorlar, müşteri mi bulacaksın diyor hatta bazıları daha da ileri gidip.

Biraz çevrem olması nedeniyle zar zor kotarıyorum yeni müşterilere çıkamıyoruz çünkü kimsenin cebinde nakit yok.

E posu vermiyorlar, sonra seminerlere katılıyoruz; vah vah türkiyede e-ticaret gelişmiyor deniyor.

Sonra böyle denyolara gidip pos verip olan müşteriyi de kaçırıyorlar.

POS verilen firmalarla ilgili çok büyük tutarsızlıklar var. Geçen gün önüne gelene pos vermeyiz diye böbürlenen bankanın bir müşterisini gördüm. Adamlar peşin 3 taksitle dildo satıyorlar.

Böyle bir düzensizlik olduğu sürece türkiye'de e-ticaret "nah" büyür.

büyük ihtimalle ultrasurf yüzünden. scriptlerin bazılarını devre dışı bırakmış sanırım

bu ultrasorf, facebook un başka yerlerinde de arıza çıkarıyor.

şu an ultrasurfsüz bir bilgisayardayım ve hala devam ediyor aynı hata :/

navigasyon cihazıyla hesapladım, ankara - afyon - burdur - antalya - kemer - olimpos şeklinde bir rota çizdim, 636 km, tahmini 10 saat demiş. ama ankara afyon arası rahattır, 1 saat kazanırsınız.

uşak, denizli, korkuteli, elmalı, finike, olimpos gibi bir alternatif de mevcut. hesaplayamadım ama tom riddle'nin hesabıyla aşağı yukarı aynı çıkabilir.

elmalı-finike yolu, yolu ve süreyi uzatır..

konya üzerinden de gidebilirsiniz. daha rahat olur.

bende direk konya üstünden gitmeyi düşünmüştüm ama haritaya bakınca daha uzun 1 yol gibi geldi. kaç saat sürdüğü konusunda fikrin var mı likeinme?

7 saat antalya 1,5 saat falan da olimpos sürer tahminimce. ankara antalyanın 7 saat sürme sebebi de konyada yolların dümdüz ve malesef radarlı olması. acımadan durduruyorlar karşı şerittten gelenlerin selektorlerine dikkat et genelde haber veriyolar radarı.

Bence gümüşsuyu. The Marmaranın yanından aşağı inerken Alman konsolosluğu hizasında. Varan ın hemen hemen karşısında olması lazım.

gümüşsuyu.

teşekkür ettim

gümüşsuyunda biraz aşağı yürüyünce sağda.

kayıpsız sıkıştırma diyeceğim, mp3 çaların muhtemelen desteklemeyecek. o nedenle, bence yapabileceğin en iyi şey, auido cd'ni 192kbps gibi 'vasat üstü' bir kalitede riplemek ve 'gerçekten iyi' bir kulaklık kullanmak olabilir. ayrıca araya equilizer sokma.

mp3 yerine ogg vorbis, aac ve wma gibi formatlari da dusunebilirsin. Ayni kaliteyi daha dusuk bitrate'te yakaladiigni iddia ediyor bunlar.

"gercekten iyi' bir kulaklik" kismina ek; frekans araligi oldukca genis bir kulaklik kullanman ses kalitesini biraz daha artirabilir. orn: 15-22500 hz arasi. (genelde standart 20-20000 hz'dir)
tabi bu parcalar 320 kbps ile de mp3'e convert edilebilir ama cok farkeden bi sey olmayacaktir.

belirli oranda sıkıştırılmış bir mp3'teki kalite kaybını çok iyi kulaklar bile ancak hisseder.

128-192-256 kbps farkını hemen anlayan biri olarak; 256-320 arasındaki fark önemsenmeyecek sevidedir diyebilirim, amaç hem kalite hem çok şarkı ise aralığınız 192-256 kbps olmalıdır. Bu ikisinden birini seçebileceğiniz gibi, vbr yapmak da bir başka seçenek. Ayrıca joint stereo değil sadece stereo yapmanızı öneririm.

bi de minnacık mp3 player'ın verebileceği ses kalitesi de çok kısıtlayıcı bir etken. genelde eh işte oluyor performansları.

minnacık mp3 player ve equilizer yok diyenlere katılmıyorum.
mp3 player alırken max desibeline, desdeklediği formatlara dikkat etmelisin. 110 db.lik bir mp3 player'ın varsa ve ona göre bir kulaklık alırsan zevkten dört köşe olabilirsin.
sonuçta müzik zevki senin. basları/tizleri falan zevkine göre ayarlarsın.

(bkz: flac)

crossover konusunda hiç deneyimim olmamakla beraber, şu site ccs.exl.info
belki işinize yarayabilir.

Kabaca birbirinden ayırmanın limitini çizmek lazım. Eğer kabaca ayırmak istiyorsan, pasif filtreler ile bile yapabilirsin. 300-500hz altına bir lowpass -> kick. Trampet ise karmaşık, çünkü spektral dağılımı baya geniştir. bütün mid ve high range'de snare'in etkilerini duyabilirsin. Araya kaynağına göre dene yanıl ile bir bandpass filtre(dar bantlı olması bir şeyi değiştirmez, zira bu sesler birbirlerinden keskin bir şekilde ayrılmıyorlar, frekans sağılımları hep birbirinin üzerine biniyor) koyarak en azından kickten ve zillerden bir nebze ayırabilirsin.

Ama her filtre çıkışında naaparsan yap bütün elemanlar yine de duyulabilir olacaktır. Filtreyi jilet gibi yapman, kick drum'ı ayırmak hariç çok şey değiştirmez.

davulu ve trampeti ayırmak demişsin orası sakat olmuş. trampet davula göre sonuçta daha yüksek frekansta bir ses. tek filtre ile ikisini aynı anda ayırsan da aradaki bütün sesler de filtreden geçer.

adc kullanarak atmel ve pic ile yapabilirsin elbet, ancak analog seviyorsan analog olarak yapman daha zevkli olacaktır, ben olsam öyle yapardım. sinyalini dijitalleştirirsen daha sharp bir filtren olur. ama bir filtre için de kontroller kullanmak ne kadar mantıklı?

aklıma şöyle bir şey geldi, bir şarkıdaki her davul ve trampet sesinin verdiği frekansı bulup kendi kaydettiğin trampet ve davul seslerini çalacak şekilde dijital bir devre deneyebilirsin. ama trampet gibi ses veren enstrümanlar olacak, bu sebeple sorun olacaktır bu durumda.

Konuya yancı olarak eklemek isterim ki enstrumanın çıkarttığı harmonikler çokca zaman diğer enstrümanlar ile aynı frekansa düşüyor bu bakımdan şarkıdan enstrümanları ayırmak ütopik oluyor biraz, kaldı ki enstrümanı dinlenir hale getiren canlılık katan o harmonikler yoksa ses çok tek düze oluyor.

bir davul kaydının frequency analyzer grafiğine baktığımda çok gelişmiş algoritmalar kullanılmaksızın bu işin yeterli verimde yapılamayacağını görüyorum.

örneğin kick frekanslarının en yoğun bulunduğu aralık 50-300hz diyelim (emin değilim, kaldı ki miksaja göre değişir). kick'in harmoniklerini 1khz'de halen görebilirsin. üstelik trampet de 250-600hz filan olur, onun da harmonikleri ayrı...

ayırırsın ayırmasına, ama sesler pek bir şeye benzemez. kesinlikle yeterince temiz olmaz yani. sinek vızıltısı gibi olur mesela kick'ler.

e winamp'in eq'sunda iptidai bir deneyini yapabilirsin? aç bir rock şarkısı, 60-170 dışındaki tüm aralıkları sıfırla...

actionary'nin de dediği gibi sadece filtreleme ile bu iş yapılamaz. gaussian mixture model kullanılıyordu zannedersem müzikteki enstrumanları ayırmak için..

aslinda analog elektronik acisindan bakildiginda yapmak istedigin sey kolay degil.

bir paralel RLC resonant devreyi dusunelim. dar bant ile kastin yuksek Q ya sahip bir RLC filtresidir. Q = R*sqrt(C/L) ve wo = 1/sqrt(LC). wo = 600rad/sec desek, Q'yu da 1000 secersek bandimizin genisligi 0.1 hertz falan olur (BW=fo/Q), merkez frekansimiz da 100 hertz civarinda (wo/2pi=fo).

simdi buradaki kriter paralel direncin (R) ne olacagi, onu keyfimizce buyuk secebilirsek cok yuksek Q lara ulasabiliriz. fakat burada bizi limitleyecek olan sey kapasite ve induktor un kendi Q degerleridir. yani rezonant devrelerde kayip mekanizmalari paralel olarak isler ve en dusuk Q ya sahip komponent rezonatorun overall Q'sunu belirler.

herneyse, ulasabilecegimiz en yuksek Q yu hedefleyerek R = 1e9 diyelim. wo = 600 olarak alalim ve elimizdeki iki esitligi carpalim, Q*L = 1.6e6. bobin icin 10mikroHenry insafli bir buyukluk olacaktir (10-20 sarim falan). bu frekanslarda telin direncini DC dirence esit kabul edebiliriz ve 10mikroHenry 0.5 ohm civarinda bir direnc demektir. bu da Q = 1e11 eder. ancak goruldugu gibi simdi elimizde bir baska kayip mekanizmasi daha var, o da bobinin kendi ic direnci.

bobin'in kendi Q sunu hesaplayalim. seri rezonant devrelerde Q = 1/R*sqrt(L/C). C = 1e-12farad desek, L = 10mikrohenry icin Q = 6000 eder. bu su demek oluyor ki, Q degeri daha onceden hesapladigimiz gibi 1e11 degil, bobin kayiplari nedeniyle 6000 civarinda.

simdi tum bu sayilara denk gelen kapasite degerini hesaplayalim. 1/sqrt(LC) = wo demistik. buradan C = 0.2farad. cunku, C = 1/wo^2/L. 0.2farad ise bir bina kadar kapasite banki demek ve onun kendi ic kayiplari da cabasi. simdi burada acik bir tradeoff var. realistic C degerleri icin L yi yukseltmemiz gerekiyor ancak bu durumda da artan sarim sayisi sebebiyle artacak olan bobin kayiplari sistemin overall Q sunu dusuruyor. yani ortalarda bir yerlere dogru L ve C yi makul degerlere cekeceksin ve kayiplara razi olup mutevazi bir bant genisligine talim edeceksin.. highQ mikroFarad'lik bir kapasite bulmak pekala mumkun. fakat bu da miliHenry civarinda bir induktor eder ve iste onu highQ yapmak kolay degil.

tabii neden tek stage rezonant devre ile yetinelim? degisik devre topolojileri kullanarak bu sinirlamalardan kacmak her zaman mumkun olabilir ancak bu frekansta keskin bir filtre yapmanin zorluklarini gorduk, degisik katlar ekledikce baska problemler yasayacagini tahmin ediyorum (bu nokta biraz .$aibeli aslinda, emin olamadim soyledigimden).

bunun yerine bu frekanslarda digital bir filtre yapmak cok daha makul. cunku 1000 hertz lik bir bant en az 2000 hertzlik bir ADC gerektirir ve bu kapasitede kaliteli bir ADC her yerde bulunabilir. arkasina koyacagin cok dar bantli filtreleme yapacak processorun speclerini de hesaplayabiliriz ama useniyorum.

analog yapmak istemenin sebebi quantization noise'dan kacmak midir? nedir?

aslinda daha kibar ve flexible bir cozum $u olabilir:

quartz kristaller var, yuksek frekansta calisiyorlar ama yuksek Q sagliyorlar. ornegin bunlardan bir tanesi (nispeten low frekans bir device): www.2belettronica.it

bunun bandwith'i 1Hz civarinda, merkez frekansi 50KHz.

simdi elimizdeki ses sinyalini 49900Hz'te sallanan kare dalga ile carparsan, 100Hz'deki ses sinyalini alip 50KHz'e oturtmus olursun. filtrelemeyi 50K'daki quartz yapar, ardindan tekrar 49900Hz ile carparsin, ses sinyali filtrelenmis olarak eski yerine oturur.

fakat 150Hz i filtrelemek istiyorsan 49850Hz kare dalga ile mix ediceksin. kisacasi bir adet high-Q quartz kristal, iki adet mixer, bir adet voltage controlled oscillator, bir kac tane amplifier isini gorur. (bunu boyle yapan var midir acaba edaboard'culara sorabiliriz ogrenmek icin)

sen bunu boyle hallediver harmonic'leri nasil alacagini da dusunuruz.

Sanırım bir tekniker için boyumu aşacak bir soru sormuşum gibime geldi. Aynı zamanda bir odyofil olaraktan da sesteki değişiklikleri ışık ile grmek istiyordum. Lise 1 den beri babama sözüm var yapacağım diye (eskiden ışık modülatörü varmış), sonunda şimdi boardda kurdum çalışıyor. Eskiden trafo ile spot yakıyomuş, ben şimdi çıkışına Power LED türü şeyler düşünüyorum, hala da bir triyak koyma ihtimalim de var ama zero cross çok uğraştıracak gibi.

DSP ya da dijital filtrelerle ilgili bir bilgim yok (ne yazık ki, henüz)

Sesi sadece çakan, kısılıp çoğalan ışık şeklinde görmek istediğimden kabaca bir filtreleme tercih etmiştim. harmonik kısmı sorun olmaz.

Cevaplayan herkese de teşekkür ediyorum. Bu arada yeni öğrendim, şu arabalardaki kafayı sallayan köpekler gibi sağa sola dönen ışık robotlerını kontrol ettikleri zımbırtı (sanırım DMX) da bunu yapıyormuş. yıkıldım.*

radiohead - paranoid android

moby-why does my heart feel so bad
radiohead-street spirit
People In Planes - Falling By The Wayside
Karapaks-Yarın Cennet Olacak
Mavi Sakal- İki Yol
...

tool'un kliplerine bakabilirsin,
aynı şekilde radiohead'in de. incubus, pearl jam, moby, deftones, korn, sepultura, god is an astronaut gruplarının da değişik klipleri vardır, bakabilirsin.
(bkz: kult video klipler)

aha - take on me

(bkz: en oscar klipler)

röyksopp - remind me

en psikopat kliplerdendir bu da benim gözümde.

yazdıklarına cuk diyen oturan bir video klip;
www.vidivodo.com

ehehe biliyorum onu etna, ama o sayılmaz :P

rhcp-californication
the cranberries-zombie
rammstein-america
rammstein-keine lust
slipknot-vermillion
coldplay-the scientist
korn-word up
hoobastank-reason

chris cunningham imzası olan her klip! illa müzik klibi olmasına gerek yok diyorsan şiddetle rubber johnny'yi izlemeni öneririm.

spesifik bir örnekle cevabımızı sonlandıralım. cunningham'ın aphex twin için çektiği come to daddy klibi.

şüphesiz gaspar noe'nın tek planda çektiği placebo - protege moi

beastie boys - sabotage
soundgarden - black hole sun
guns'n'roses - november rain

radiohead - just

blur- no distance left to run
white stripes - the hardest button to button
manics- so why so sad

white stripes - seven nation army

the chemical brothers - the test & star guitar & let forever be
radiohead - knives out

hiç yoruma gerek olmadan

immortal - call of the wintermoon

wagon christ - receiver

high hopes

önce sabır gereklidir :)

araba için,öncelikle yola çıkmadan önce arabayı bakıma sokun.farlar ve far ampulleri,yağ,fren,baskı balata,yürüyen aksam ,hepsini kontrol ettirin.stepneyi de kontrol edin .olası bir tekerlek patlamasına karşı lastik nasıl değiştirilir öğrenin.arabada kriko ve bijonun olduğundan emin olun.arabada bir bidonunuz olsun. ayrıca imkanınız varsa oto-buzdolapları gerçekten çok kullanışlı oluyor.

peki araba için özel sigorta falan gerekli midir?
bir de macaristandan ya da arnavutluktan falan geçerken ayrıca vize almak gerekiyor mu, şengen var diye transit geçişe izin verirler mi?

karadan gitmeyin...izmirden bari-brindisi-venedik feribotlarindan birine binerek akillica bir hareket yapmis olursunuz.10 tane gümrük, radara yakalanma(!), "corba" saymiyorum bile bunlari.

italyadan isvicre-almanya-lüksemburg-belcika-hollanda ya da isvicre-almanya-hollanda seklinde gidebilisiniz.

Almanyanin "autobahn" lari nefistir, hiz limiti de cogu yerde yoktur, bilin istedim ;-)

bildigim kadariyla izmir-bari arası feribot ucuz degil. link var midir? ben bulamadim.

karadan gidecekseniz de ex-yugoslav ülkelerine uğramayın aman diyim.

yaptığınız şeye de nasıl özeniyorum belirtmeden geçeyemeceğim.

araç lpgli de gidilen ve geçilen ülkelerde lpg kullanımı ve temin olanaklarını araştırdınız mı?

gideceginiz memlekette lpg oldugunu nerden cikarttiniz?..
cogu avrupa ulkesinde lpg yasaktir...

çoğu avrupa ülkesi lpg'li fabrika çıkışı araç üretmiyor mu yahu? hatta bir ara çıkmıştı türkiyede ekonomi avrupa'da çevre için lpg tercih ediliyor diye.

bi de aradığınız feribot
www.mesline.com

orada kilometre hesabı filan herşey var.

kesinlikle balkanlardan geçmeyin,şengen bölgesine varana kadar bir servet bayılabilirsiniz(patricia teyze çek aldı)
feribot en akıllıcası
Rotanız şu olsun: Yunanistan'da patra ya da igumenitsa'dan feribotla bari-ve sonra kuzeye doğru çıkarsınız. Yunanistan üzerinden gidin. çok daha ucuza gelecektir
sakın izmirden bari'ye feribotla gitmeye kalkmayın
1- muhtemelen zaten bulamazsınız
2- bulursanız bile italyaya varana dek tüm tatil paranızı verirsiniz(ciddiyim)
yunanistanda karayoluyla bir defadan fazla yolculuk yaptım çok ama çok konforlu. yunanistandan devam ederseniz şengen bölgesinden çıkmamış da olacaksınız

Edit: LPG sorun çıkartacak
izmir italya konusunda verilen siteye baktım iki kişi gidiş dönüş araç ücreti ve vergilerle 1600 Eur'a denk geliyormuş

Eurotunnel'dan geçememeniz dışında lpg konusunda avrupa'da sorununuz olmaz, birçok dolum istasyonu da mevcut. aşağıdaki linkte yazıyor:

www.lasr.net

eurotunnel nedir, manş denizinin altındaki tüneldir (tren taşıyor arabaları)

tr.wikipedia.org(%C5%9Fark%C4%B1c%C4%B1)
tr.wikipedia.org
şuradan sanırsam diskografilere ulaşabilirsin

eskilerin cogunun diskografisine ulasmak icin faideli bir site olaraktan:
www.diskotek.arkaplan.com.tr

www.ajdapekkan.name

şarkıları dinleyebiliyorsunuz da. hatta bir cinlik yaparak indirebilirsiniz de

media player da audio rip yapıyor, orada mp3 yap sonra winamp'te dinleyebilirsin

sen yazmadan ben de öyle yaptım. ama işleri winamp'ın tekeline alabilsem iyi olurdu.

can
CNHXS-PFRS5-9PZKW-H7T5Z

$eklinde dene bir.

invalid registration key maalesef.

o zaman $oyle soyleyeyim, phazeddl.com'da tum versiyonlari keygen'i ile bulman mumkun.

keygen buldum da 5.0 ve >5.0 key seçenekleri var ikisini de vereyim.

eksi sozluk hophop
BJ4KM-7DB7X-EC1BN-7C144 (5.0 Key)

eksi sozluk hophop
NVK01-4HJUT-5SHCW-2XH00 (>5.0 Key)

bi tane de yedek olsun:

eksi sozluk hophop10
51AE0-8XDCR-C43B4-3E8FW (5.0 Key)

eksi sozluk hophop10
B8KK4-SCYMB-2YHDC-69S3H (>5.0 Key)

Deneyip sonuç bildirirseniz hoş olur.

bunlar da olmadı montreal, dördünü de denedim.

sanırım son versiyon olduğu için böyle çünkü 5.530 versiyonu, yani bir önceki çıkan versiyonuna ait bir keyi bile tanımadı.


neyse hallettim. regfile crack ile oldu ancak. regfile içindeki aynı seri numarayı normal pencereden kabul etmedi, orası ilginç. sanırım vista'nın user account control olayıyla alakalı :P

sıfırlanmıyor.Türkiye'den örnek veriyim hemen aurelio grubun 2.maçında(isviçre maçı) sarı kart görmüştü.çek cumhuriyeti maçında da sarı kart gördü.çeyrek finalde hırvatistan maçında cezalı olduğu için oynayamamı$tı.

hırvatistan macinda aurelio ve arda oynamamisti bu kartlar yuzunden. öyle bişey yok bildiğim kadarıyla. önceden bu muhabbeti hatirliyorum, sifirlanacak oyniyacaklar diye. lakin oynamadilar. link dersen, bakayim bi.

edit: arda oynamis, sori.

yani iddayı kaybettim...
ama ben çok iyi hatırlıyrum...wardı böle bişe...
emin misiniz siz ?..

ceyrek finalden sonra gorulen kartlar sıfırlanıyor.yanı kişi ilk 4 macta sarı kart gormus ise ve yarı fınaldede sarı kart gorse bile final macında oynayabılıyor..bu kural yenı geldı..sanırım bunu hatırlıyosunuz sız..

ya walla yok...yapmayın etmeyin =)...

gruplarda geçerliydi..
misal 2. maçta kırmızı kart görüpte 2 maç ceza alan biri sadece 3. maçta oynayamıcaktı....ç.finalde oynayabilcekti...

off...ulan gitti 50 ytl gaiba.. son çırpınışlarım

geçmiş olsun efenim.

ben de o şekilde hatırlıyordum ama, dediğim gibi en yakın örnek aurelio. göd olduğumu o zaman anlamıştım.

kural değişmiş diyip yırtma şansınızı ikna kapabilitenize göre uygulayın. ha bu olur belki.

arkadaşta : bazı futbolcularda öle bi kural var die biliyodu ama değişti falan diyo...iyi hazırlanmış ipne...

ama elinde kanıt olan varsa yazsın...emin olalım. =)

sıfırlanmıyor. sıfırlansa arda ve tuncay almanya maçında oynardı.

iddiayi kaybettiğin için üzüldüm.

lakin şöyle bir şey var, diyelim çeyrek final'de kart görmüş bi adam, yarı finalde de sarı kart görürse final maçinda cezalı olması gerekiyor normalde.

ama sarı kart cezası yüzünden bir oyuncunun finalde oynama şansını kaybetmemesi için, yari finalde görülen sarı kartlar cezalandırılmıyor..

yarı finalde görülen kırmızı kart, tabii ki cezalandırılıyor.

aslında iddianızı tam olarak kaybetmiş sayılmazsınız, zira kartlar aslında sıfırlanıyor ancak ceza aldınız mı o cezanız gruptan çıktıktan sonra da geçerli olur.

ama şöyle bir şey yok mesela, çek cumhuriyeti maçında ilk sarı kartını gören bir oyuncu daha sonraki çeyrek final maçında bir sarı kart görünce ceza almıyor, ilk sarı kartını görmüş olarak sayılıyor.

burada kritik nokta kartların sıfırlanıyor olması. yoksa cezalar turnuva bittikten sonra bile geçerli oluyor.

@tom riddle: sıfırlanmıyor. sıfırlansa arda ve tuncay almanya maçında oynardı.

Bu olay çok tartışıldı önce gruplardan çıkınca sıfırlanacak dediler, sonra çeyrek finalden sonra sıfırlanacak dediler fekat hiç birinde sıfırlanmadı...

os un dediğini de ilk defa duydum. Finalde sarı kart cezasından dolayı oynamama diye bi şey yok demiş, hiç bilemiyorum Türkiye finale çıksaydı onu da öğrenirdim de şimdi ilgilendirmiyor beni ;)

yok aştiden dedeman uzak değil, dedeman akay kavşağında, google maps'den bakabilirsin, yeri de çok kolay. taksi de 15 filan tutar sanırım. aştiden kızılaya metro ile gidip ordan dedemana yürüyebilirsin bile.

bi kere aşti taksilerine binme sakın. taksiye bineceksen bile karşıya geçip bin.e karşıya gecmisken de metroyla kızılaya git ordan taksiye bin dedeman de 3-4 milyon bişey yazar. en guzeli.

aşti'den ankaray'a(bir nevi mini metro) geçiş var. Ankaray'a binip Kızılay durağında in, çevredekilere Atatürk bulvarına nasıl çıkacağını sor. Bir kere Atatürk bulvarına çıktın mı gerisi kolay. İstersen yürüyerek bile gidebilirsin, bulvardan en fazla 15 20 dakikalık mesafede(bilmeyen birisi için). Bulvardan çıkışta "abilerim dedemana nasıl giderim diye sorarsan gösterirler.Taksiye gerek yok ama bulvardan binersen, bir de elinde valizleri falan görürlersee taksiciler asortik yerlerden dolaştırabilir ama çok nadir olur ankara taksilerinde öyle şey. bir de sakın ama SAKIN aşti'den taksiye binme. az önce dediğim şeyi yapanlarlar aşti taksicileri de ondan.

Hocam AŞTİ'den bin Ankaray'a, Kızılay'da in Karanfil Sokak Cikisindan cik. Ekteki haritadaki kırmızı yolu takip et. 15 dakikada oradasin evelallah. Kimseye para kaptırma. (Melih haric tabii)

img384.imageshack.us

edit budut: bosver servisi falan sen.. eger isin cok onemli degilse yururken gezmis gormus de olursun. yuksel, karanfil guzeldir bu aralar, etrafa baka baka gidersin dedemana.

en alt katta ücretsiz yolcu servisleri var, sorarsan söylerler. bin servise, kızılayda inicem de, inince de bir taksiye atla, dedemana gidicem de. daha ekonomik olması için tabi yoksa direkt aşti den de binebilirsin elbette taksiye.

aşti'de ücretsiz servisler kaldırıldı.@fdegir in önerisi en makulü bence de. tabi taşımakta zorlanacağın bir yükün yoksa. değilse ankaray'la kızılay,oradan taksi olabilir.ve evet sakın aşti'den taksiye binme.

koydular tekrar. firma servisleri kaldırıldı, aşti kendisi servis koydu.

aşti'de ücretsiz servisler var, yalnızca otobüs şirketlerinin servisleri değiller. bu servisler ismet inönü bulvarından, dolayısıyla akay kavşağından geçtiği için en az araçla ve ücretsiz olduğu için en iyi alternatif. camlarında bir sürü yazı yazar o servislerin. şoförlerinden birine akay kavşağı tarafına gidiyor mu diye sorarsan hangi servisin gittiğini söylerler.

aşti taksilerine binme diye bir kez de ben söyleyeyim, altı yeterince çizilmiş olsun.

seat satan bir araba değil o yüzdendir. ikinci el piyasası genellikle o arabanın ne kadar çok kullancısı olduğuyla, elden çıkarma ve yedek parça olanaklarıyla değerlendirilir. yani kalkıp 2000 şahini de o paraya bulursun ama kıyaslayamazsın elbette.

ibiza iyi arabadır. ama parçası pahalıdır ve elinden kolay kolay çıkaramazsın. bunları göze alırım dersen iyi arabadır.

motorunun ne kadar kullanılmış olduğu en önemli etken burada. eğer bahsettiğiniz arabalar 100 bin kilometreden fazla ise pek tavsiye etmem, zira bakımları tam tamına yapılmadıysa sorun çıkarmaya eğilimlidirler. 2. el piyasasında bir araba olması gerekenden ucuzsa genelde işin içinde bir bit yeniği vardır. nadiren kelepir olur.

ie de sorun yok su an.

firefox 3 te de sorun yok.

ie ve firefox 3'te yeniden baktım halen yoklar??

ayarlara girdim ve hiçbir şey değiştirmeden kaydet dedikten sonra sorun çözüldü.

anlamış değilim.

önce ctrl + f5 yapınız. sonra da ctrl + shift + del yapıp önbelleği siliniz firefox'ta.

Kullandığınız theme ile ilgili bir sorun olabilir, bu tarz sıkıntılarda "her zamanki"ne geçip ctrl+f5 yaparak kontrol edin...

gayet iyidir. 1.79 boyundayım ve sorun olmadı. ayağını aşağı sarkıtabiliyorsun o güzel oluyor.

1 numaralı koltuk için mi hocam bu soyledıgınız? en öndeki yani. amma heyecan yaptım ha

evet 1 numara için söylüyorum.

heh tamam hocam cok saolun.

yolculuğunuz umarım rahat geçmiştir :)

bence mümkün değildir. lazerin konumunu veya açısını değiştirerek olsaydı üreticiler yapardı. ya da bize tekrar dvd-rom satmak için söylemezlerdi, bilemedim şimdi.

lazer başlığının vidası sıkılarak nasıl dvd okuma seviyesine getirirler saçmalıktan öte değil bence,lazerin dalga boyunu bir tornavida sıkmayla nasıl bulacaklarmış,bu mantığa göre hareket edersek blu-ray okumak için de lazerin oraya mavi bir şerit çekelim vidayı iyice sıkalım okur belki.hatta olur kesin

turkler de nanoteknoloji adina yapsa yapsa ancak bunu yapabilirler. cdrom u kurcalarken dikkat et de, lazer gozune gelip retinani kesmesin.

bunun videosu vardı youtube da.bende eski bi cd okuyucu bulup deneyim diyordum :)

arkadaşlar bambaşkaymış.

bakalım wikipedia dalgaboyları hakkında ne diyor:
dvd: 650 nm
cd: 780 nm

dalga boyunu değiştirmek öyle iki vida sıkımıyla yapılamaz maalesef. bunu yaptığını iddia edip bir de üzerine fake video çeken arkadaşları tebrik etmek lazım

www.bildirgec.org
www.chip.com.tr
walla neden mumkun olmasin : )
denemekte fayda war kullanilmayan cd-rom unuz warsa deneyiniz :)

metini okudum. aslında akıllıca gibi görünüyor, farklı dalga boylarında sadece odak ayarıyla daha ince noktalara odaklanmaya dayanıyor. şöyle bir durum var ki, 32x'ten başlayan cd sürücüler nasıl o kadar yüksek data transfer bandwidth'ine sahip olacak orası belli değil. bunu belki rotasyon hızını değiştirerek yapabilirsiniz, ancak bunu sürücüyü yeniden programlamadan yapmanızın tek yolu cd player'ınızda dvd jumper'ın bulunması. bu da her cd playerda yok. 40x'ler çıktıktan sonra zaten dvd-rom'lar ucuzlamış olduğu için jumper koyulmuş sürücü bulma şansınız düşük.

bir de önceki yazımda dalgaboylarını vermiştim hatırlarsınız. yüksek dalgaboyuyla dvd okumaya çalışırken arada hatalı okumalar gerçekleşecektir, 780nm'nin track için yeterince sensitive olmamasından ötürü.

Orda kastedilen F1 bence egzozun markası değil. Şöyle ki; S2000'in zaten çok özel bir motoru var, 2000cc'den VTEC teknolojisi ile 240 beygir güç alıyor, bunun için de çok yüksek devirler çeviriyor(sanırım devir için red line 10.000'de başlıyor). Bu sebeple çok ufak bir egzoz değişikliği ile o sesi alması mümkün zira sesin çoğu egzozdan değil motordan çıkıyor. F1'den kasıt da sesin F1 araçlarının sesine benzemesi yoksa F1 gibi teknolojisi savaş uçağı teknolojisi ile yarışan bir sektörde kullanılan bir parçanın binek otomobilde kullanılması pek gerçeğe yakın değil...

youtube'da da farklı videoları var. stok 2000cc motorunun redline'ı 9000 rpm. chip tuning ile redline limiti yükseltilebiliyor. f1 egzozu olarak satılan egzozun sesi baya hoş, ancak egzoz sesi denince magnaflow'u tek geçerim.

(bkz: #7763371)

3~4 metrelik dev ekran var emniyette ve ibb'de.
bir hadise vuku bulduğu takdirde x nolu güvenlik kamerasının x.y.z tarihi hede hödö saatleri aralığındaki görüntüyü ana ekrana yansıt diyorlar. onlarda yansıtıp izliyor.

hani laptop/pc ekranını projektör ile perdeye yansıtırsınız? aynı eylem bu konu içinde geçerli.

ibb akom'a yolunuz düşer yahut yakınından geçerseniz izin mizin alıp içeriyi ziyaret ederek ortamı görebilirsiniz.

winsome bilgiler için teşekkür ederim. bir sorum daha olacak.

hrant dink cinayetinden sonra mobese kameralarının çözünürlüğünün tatmin edici derecede olduğunu gördük. ama mesela bizim okulun kantinindeki veya bir benzincideki kameralardan da plaka tespitleri yapılabiliyor. ekranı ne kadar büyütsek de sonuçta görüntü bozulmaz mı?

her ne kadar b azı farklar olsa da sizin okuldaki kameralarda o plaka görüntüsünü falan alabilir.

yalnız kayıt süresini uzatmak için görüntü kalitesi ve çözünürlük düşürüşür ( dosya boyutu küçültmek amacıyla) ve bu sebepten normalde net olan görüntü, kayıt izlerken biraz bozulur.

ve şöyle söyleyeyim sizin okula takılan kameraların yaklaşık 30 katı pahalıdır o mobese kameraları diye adlandırdığınız speed dome kameralar.

misal benim benzinlik müşterilerimden pompaları alan kameralar var, bir de benzinliğe giriş çıkışlarda plaka okuyan, plaka okuma özelliği olan kameralar var.
bir olay durumunda geniş açıyla aldığımız benzinlik-pompa görüntüsünden hangi araba olduğunu bulup, benzinlik giriş veya çıkışından plakayı alıyorum. ama siz haberlerde sadece olay anını gördüğünüz için o kameradan plaka okunmuş hissine kapılıyorsunuz.

her yerde mobose kamerası var. atıyorum bir araç bir yolda ilerliyoken birtek kameraya değil belkide 10-15 kameraya takılıyo. ayrıca otoban ve köprü geçişlerindede aynı olay var. hem otoban ve köprü geçişlerinde direk plakayı almak amacı ile yerleştirilmiş kameralar.

ikametgah belgesiyle sınava girdiğin yerin arasında bir bağlantı yok diye biliyorum. benim de ikametgahımı ankara'ya geçirtmeme rağmen memleketimde ehliyet aldım. ikametgah belgesini de memleketten alabilmiştim.

sanırım aynı anda iki yerde ikamet edilebiliyor.

öncelikle ikametinizi sınava gireceğiniz yere almanız gerekiyor. ben ankara'da oturuyorum ama ehliyeti trabzondan aldım o yüzden ikametimi trabzon'daki evime almam gerektigini soylemislerdi bana kurstan :S

2niz de yardımcı olmaya çalışmışsınız sağolun fakat cevapların 2sini de okuyunca tam bir paradox içerisindeyim bekleyip göreceğiz artık bakalım n'olcak diye

bekleyip göreceğinize ehliyeti almak için yazılacağınız eğitim kurumuna sorabilirsiniz yardımcı olmazlarsa da emniyet müdürlüğünü arayabilirsiniz belki.

e tabi infeksiyon tehlikesi olsa da onun dışında yüzerken gayet açılabilir göz. kırıcılık indisleri değiştiği için bulanık görülür, biraz yanma falan olur ama aşırı bir rahatsızlık vermez.
zaten anatomik olarak da gözün önü ve göz kapaklarının arkası hep beraber ince bir yapıyla kaplıdır (konjonktiva). yani gözün arkasına sıvı girişi olmaz.

Ben gözüm açık yüzerim sürekli. Ama tabii görmek pek mümkün olmuyor. Filmlerde o sahneleri gördüğümde hadi ordan seksi diyorum sadece :)

Gözlük olmadan göz açık yüzülür ama net görmek imkansızdır.

görür. ama biraz bulanık. havuz suyuysa klordan, deniz suyuysa tuzdan hafif yanar. hatta pis olmamak şartıyla deniz suyu gözlere de iyi gelir. böyle cam gibi yapar.

temiz ve derin deniz suyunda denemelisin cok güzel oluyor o manzara. türkiyedeki çoğu havuzda denemeni tavsiye etmem gerçi. küveti doldurup, gözlerini açarak deneyebilirsin ama su israfı olmasın diye denizi bekle derim ;)

havuzda açınca gözleri daha çok yanıyor insanın. denizde ise biraz yanıp geçiyor.

bir de gözü açık yüzerken denizin altı daha yakın gibi görünüyor. ve de taşlar para gibi gözüküyor :)

çocukluğumdan beri bildim bileli yüzmekten anladığım, gözlerim faltaşı gibi açık ellerim buruşana kadar denizin dibinde vakit geçirmek olmuştur. tek yan etkisi -özellikle akdenizde- aşırı tuz nedeniyle gözlerinize bir süre sonra kan oturması olur. o da sizin gözünüzün hassasiyetiyle ilgili. bazen olmayabiliyoda. ama epey zevkli bir aktivitedir...

enee bi benmişim bu gözüaçık yüzme olayını atmasyon zanneden.
e madem herkes yaparmış denicem. gerçi çekinirim çok. bir de yanma falan demişsiniz, korktum.

senelerdir gözümü sımsıkı kapatıp yüzmüşüm, manyak mıymışım neymişim yaa. ne bileyim, göze su kaçar, acır, hiç de tahmin edilesi değil ya şaşırdım cahilliğime :)

cevaplara teşekkür tabi.

gözü açık yüzmenin zevki denizden çıkınca anlaşılır kanımca. gözlerin yana yana domates peynir ekmek, duruma göre çekirdeksiz üzüm ekmek. off küçüklüğüm geldi aklıma :)

ben de gözümü asla açamam suda. hatta havuzun kenarına çarpıp dişimi kırmışlığım var bu yüzden.

ama klorsuz bir ortamda denemek lazım tabi.

ben de bilemedim simdi ne diyecegimi. obur tarafta alirlar hesabini merak etme. yani album elindeyse sorun degil. fakat mp3 olarak indirdiysen 5846 sayili fikir ve sanat eserleri kanunu'na gore suclu sayiliyorsun her zaman icin. bende de kaseti olan ama kasetten dinlemeyip mp3'unu dinledigim bir suru album var. yani su durumda ikimiz de ayni sucu isliyoruz. allah yolumuzu acik etsin.

Oluyorsun. Rahmetli mezarında ters dönüyor sizlerin yüzünden... Sizler varya...

şimdi iş biraz karışık ama sen kendin 45'likten o kaliteye dönüştüremezsin nasılsa yani adamlar buna emek harcamışlar ve bedel biçmişler farklı bir bedel..yani pek rahatlamasın vicdanınız. :)

bu arada 45'lik olarak yayınlananların mp3'leri de yok. yani şu anda elimde bulunan mp3'lerin hepsi bir zamanlar parası verilip yasal olarak satın alınmış şarkılar. artısı yok, eksisi bile vardır belki. ben para verip dinleme hakkını yasal olarak satın aldığım albümü teknolojik gereklilik nedeniyle farklı formatta dinleyince niye emek hırsızı oluyorum? walkman mi dinleyim yani illa ki? ipod'a kaset takılıyor mu?

CD elinizdeyse kendi kullanımınız için yedek CD yaratma hakkınız var orijinal CD'ye zarar gelme olasılığına karşı. mp3'e de karışmazlar sadece format farkı. Kaset işi çetrefilliymiş ama.

için rahat olsun.

girer. olursun. bir daha yapma. satın al. herkes kazansın.

kasetleri cd ye çektir, mp3 leri sil, ölünce de cennete git. en kolay yolu bu herhal:)

internetten indirilen her türlü emek, korsana girer. dolayısıyla emek hırsızlığına da girer. zaten herkes en az bir defa yapmıştır ama önemli olan senin gibi en azından vicdan azabı çekme erdemini göstermektir.bir daha yapmazsın olur biter.

internetten indirilen her tür emeğin korsana girdiği olayı doğru değil. bir kaset aldığınızda o kasetin kalitesindeki müziğin hakkı sizin oluyor. kasedi kaybetseniz de telif hakkını satın almış olduğunuz için kaset kaydı kalitesinde bir kayıda sahip olma hakkınız var. ama sizde kasedi varsa ve siz de cd kayıtlarını indiriyorsanız bu olay korsan olur.

ancak o kasetin hakkı yalnızca size ait olduğu için sadece yedek alma amaçlı kullanabilirsiniz.

hala "korsana girer, parasını verip al" diyenlerin cevabını hiç dikkate almadığımı belirteyim. zira okumamışsınız bile soruyu.

bir de bu albümlerin cd'leri veya cd kalitesinde olanları zaten yok sanırım. zira en yeniler dışında mp3'leri bile cızırtılı, boğuk.

yani anlamadım "PARASINI VEREREK" aldığım kasetleri daha rahat dinleyebilmek için başka bir formata çevirmekle, bu işi becerebilecek teknolojiye sahip olmadığı için hazır çevrilmişini bulan adamın ne farkı var? oturup tek tek mp3 yapsaydım olacaktı da, bununla uğraşmayıp hazır indirince korsan mı oldu?

aradaki kalite farkına verilen parayı düşünmeyelim. çünkü arada kalite farkı yok.

rahmetli olduğuna göre kendisi , telif hakları da rahmetli olmuştur gözümde..

sorun yoktur kanımca

esas o bi albüm yaplp torunun torunlarının da para kazanması olan amerikan sistemindeki olay haksızlıktır

bırakınız bu saçma düşünceleri. dinleyiniz rahat rahat şarkıları.

illa rasyonalize edilecekse de, zaten para kazandırmışsınız bu eser sahiplerine vakti zamanında. bi şarkı için 30 kere mi para verceksiniz. sonuna kadar hakkınızdır o şarkılar. sürekli yeni teknoloji bi'şeyler çıkıyor neticede. dün kaset vardı sonra cd geldi sonra dvd. ee bize soruyolar mı kasetçalarları kaldırırken filan, hayır. tüketmeye zorlanıyoruz yeni ürünleri. ayak uydurmamız gerek çünkü.
dinleyin gitsin yaa.. vermişsiniz bile parasını, düşünmeye değmez. yeni albüm olsa anlicam..

Çetrefilli bir soru olmasına karşın, hem legal hem de değil... "Nasıl yani?" diyecek olusan: Eğer sen tutup o kasetleri bir şekilde optik ortama aktarıp mp3'lerini elde etmiş olsaydın bu bir sorun olmazdı; indirdiğinde dahi aynı "düşük" kalitede. Ne var ki CD denilen teknoloji için bunun yapımcısı ve dağıtımcısının pekala biz zaten o CD'yi siz yüksek kalitede dinleyin diye ayrıca çıkardık deme hakkı vardır ve burdan yola çıkarak da kasedine sahip olduğun şarkıların CD'den çekilmiş mp3'ünü indirmek suç oluyor. Dikkat edersen 2 ayrı üründen bahsediyoruz, biri kaset diğeri cd. Sen bunlardan birisini alarak tüm ses kayıt formatlarının tamamının kullanım haklarını satın almıyorsun. Pek çok kişinin de bildiği gibi bu tür işleri denetlemek pek mümkün olmadığından format eskidikçe üzerindeki yasal yaptırım da eskiyor. En son bundan 4-5 yıl önce kasetlerin bireysel kullanım amacıyla amatör olarak (yani bildiğin evlerimizdeki eski kaset çalarlar ile) kopyalanması suç kapsamından çıkarıldı. Önümüzdeki 10 yılda aynısı CD'de de olabilir. Mp3 daha karışık bir mevzu olsa da onda da bir legalleşmeye elbet gidilecektir. Budur...

Not: Soruya cevap verelim diye sözlükteki gibi giri kastık iyi mi? :-)

o aletin ustundeki ekran karti "Intel GMA X3100". ekran karti driverini kontrol etmeni tavsiye ederim. ya da yeniden yukleyip deneyebilirsin.

guncel driverida surada: global.msi.com.tw

siyah beyaz görüntünün sebebi görüntü formatı. NTSC değil PAL B/G yapmalısınız.

@trimpot: driver güncel zaten.

@tom riddle: ntsc, pal bütün seçeneklerini denedim, aynı

ekran kartinin mb'ini yukseltmek diye birsey olmaz ki? mhz yukseltilir.

paylaşımlı olduğu için ramdan ne kadarını kullanacağını ayarlamaktan bahsediyorum

ozel sektorde torpil hala geciyor mu ki yahu?

hem de naaasssıııl :)

ama hangi sirket, kalifiye bir elaman varken, daha az niteliklere sahip adami salt torpilli diye alir ki?

valla iş hep böyle yürüyor. cv den çok tanıdıkla yürüyor. tabi torpilli kişi iyi değilse bulunduğu konumda kalamayabiliyor, o ayrı.

valla, kalifiye ve isteklerine cuk diye oturan bir eleman var iken, salt tanidik diye daha niteliksiz bir elemani alan patron benim nazarimda salaktir.o adami egiteceksin, tecrube sahibi edeceksin vs. vs. bir suru zarar. yani, torpil aramaktansa , niteliklerinizi gelistirmeyi deneyin derim.

niteliksiz olduğumu da nerden çıkardın ki :)

niteliksizsiniz demedim, onlari gelistirin dedim.

@egotm,

patronun torpilli olduğu için torpilsiz bir elemandan daha kötü olan birini almasında yine menfaat kaygısı var. torpil yaptırdığınız kişinin torpil yaptırdığı kişiye bir iyiliği olmuş ki torpil yapıyor o da. veya çok iyi arkadaş oldukları için hatır için de yapıyor olabilir.

Torpil olayı yanlış anlaşılıyor olabilir. İnternetteki İK sitelerine çoğu şirket laf olsun diye ilan veriyor veya başvuruları doğru düzgün değerlendirmiyor bile. Fakat güçlü bir referansınız varsa kendilerinin ufak bir ricasıyla işverenle görüşme şansını yakalayabiliyorsunuz. Burada referanstan kastım daha çok işverenle sizin ortak tanıdığınız kişi. Referans doğrultusunda da değerlendirme/iş görüşmesi olumlu geçiyor. Torpil bana göre aleni bişey değil yani adamlar sırf sen bilmem kimin yeğenisin:) / referans gösterdiği kişisin diye hiçbir donanımın, yeterliliğin yokken sana maaş bağlamıyor. İşletmeler zaten hayır yapmak istediklerinde bunu farklı şekillerde yapıyorlar.
Hatta örnek vermek gerekmese de vereyim: Yasaya göre engelli çalıştırmak zorunda olan bazı özel şirketler engellilere siz yeter ki gelmeyin biz ödemenizi vaktinde yaparız diyor, kendilerince yavaşlatılmak istemiyorlar. Tabiki bu mesnetsiz davranış başka bir tartışma konusu.
Umarım dilediğiniz işte, dilediğiniz koşullarda çalışırsınız.
Bu arada mesajımı da vermezsem olmaz:), sigaraya hayır!

ben de bir soru sorayım bari grup maçlarında görülen sarı kartlar siliniyor demişlerdi ama tuncay bu maçta sarı kart görüp cezalı duruma düştü yalan mıydı kartların silinmesi?

@zeox

çeyrek finalden sonra silinecek

www.ntvmsnbc.com

zeox,

sanirim onu acikladilar gecen gun. arka arkaya iki macta alinca sari kartlarin cezasi silinmiyor dedi bir yorumcu. ne kadar dogrudur bilmiyorum ama mantigi bu olmali.

ceyrekten sonra silincek olayi kafami karistirdi , edit.

saçma bir şey olmuş orda, yarı finalde oynatacak adamımız kalmadı bu arada

kartlar siliniyor ama cezalar silinmiyor. tuncay, arda hala cezalı.

1- ne açıdan rekorlara? bildiğim iki tane rekor var bu maçla ilgili, türkiye'nin avrupa şampiyonalarındaki en büyük derecesini yapmasını sağladı. diğeri de semih'in avrupa şampiyonaları tarihinin en geç golünü attı.
2- evet dövüldüyse cezasız kalmaz.

maçın hakemi dövüldü mü? o nası ya? haberlerde yok öyle bir şey?

bir de, evet, iki kişi kalp krizinden vefat etmiş türkiye de.

sakatlıklar da silinse keşke.

rekor derken sanirim semih avrupa kupalarina hatta tum futbol istatistiklerine gore bir macta atilan en gec golu atmistir.

sıcaktan hararet yapmış olabilirler belki

Bugün izmir elli dereceydi ondandır belki.

ihbar sonrası geniş bi arama olabilir.

arama olacağını zannetmem, arama yapılabilecek o kadar güzel yerler varken sabuncubeli gibi aşırı yokuşlu bir yerde arama yapmazlar. kontrol noktası 1 km sonra var zaten.

hararetten herhalde diyorum, ancak güneşin batmasına rağmen araçlar hararet yapmışsa aşırı bir sıcak söz konusu.

arabaların modelleri çoğunlukla şahin-kartal ayarında mıydı? kesin hararettir. daha yeni araçlarda çok ciddi bir sıcaklık olunca hararet yapabilir tabi ama ben henüz raslamadım mesela.

eski arabalar vardı ama peugeot 307 gibi arabalar da vardı, ve hiç kamyon da yoktu. hararettendi ya heralde.

samba,samba pichambe!

98 civari tum toplama kasetlerimizde yer alan sarkiyi nasil olur da hatirlayamiyorum hayret ediyorum. 2 tane kiz soyluyordu diye hatirliyorum. hatirlayan bir el atsin.

evet cok da kasmaya luzum yokmus.

Bellini - Samba De Janeiro
youtube.com

te$ekkürler (:

samba de janeiro. euro 2008'den sonra kendime melodi yaptım bu şarkıyı :)

sanki bazen de (maçtan önce genelde) seven nation army çalıyor ama??

@x factor

caliyor evet,taraftarlar da melodiyi tezahurat seklinde soyluyor la la la diye.

oh be başta şüpheliydim de artık her maçta tezahüratını yapıyorlar.)

dünyanın en iyilerinin başında gelir rosetta stone. bence hiç zaman kaybetmeyin.

rosetta stone denilen program neler içeriyor tam olarak?

rosetta stone icin bir suru dil paketi mevcut. genelde icerigi dile gore degi$iyor ama en az 2 seviye olarak gorsel $ekilde dil ogretmeye dayali bir sistem kurulmu$. herkes tavsiye ediyor, ben de bu yaz fransizca icin kullanmayi du$unmekteyim.

rosetta stone her dil icin ayri paket sunmamis. her dil icin ayni paketi sunuyor, sadece ses ve yazilar ayri. tek yaptigi da sana resim gosterip, resimin altina cumleyi yazmak; yani, almanca ogreniyorsan elmanin altina "der apfel " ingilizce ogreniyorsan da "the apple". dolayisiyle dile gore konular belirlenmiyor, her dile gore ayni konular sunuluyor. yani ayni yontemle butun dilleri ogretmeye calisiyor, bu ne kadar verimli olur var sen dusun. her dil icin ayni resim ve guya ayni anlama gelen cumleler. dolayisiyla 0 gramer bilgisine sahip oluyorsun. reading de ogrenmiyorsun, anca resimlerin altindaki cumleleri ezberliyorsun; tabi resimdeki benzer bir ortama denk gelir ve o ne anlama geldiklerini hem anlayip hem de hatirlayabilirsen. ayrica kim begeniyor bunu boyle bir karsima ciksin; cok merak ediyorum. interaktif programlardan ogrenecegine git 2-3 tane kitap al derim

bir de pimsleur diye bir amcanın setlerini tavsiye ederim (torrentta var...öhöm).
bu setlerin olayı da şu. hollandaca bilen amerikalı bir adam (nedense?) ve hollandalı bir kadının kısa bir diyaloğunu dinliyorsunuz. sonra en minik parçalarından itibaren size tekrar ettire ettire anlamını açıklayarak gidiyorlar, yarım saatin sonunda o diyaloğu anlar duruma geliyorsunuz. kaç hafta önce başka bir dilde olanının ilk mp3ünü dinledim, diyalog hala aklımda. (diyaloglar bütün dil paketlerinde aynı, içerikte farklılık olmuyor.)

sonuçta kapsamlı bir şey değil ama destekleyici bir çalışma, telaffuz dinleme yöntemi olarak kullanılabilir.

aa unutmuşum, hollandaca için taalklas.nl var çok güzel bir site. yalnız kullanıcı adı ve verdikleri şifreyi not edin.

pimsleur ve bu site ile canavar gibi olursun:

forum.wordreference.com

tell me more u da salla.

rosetta stone'u deneyeceğim. pimsleur'u bi ara yüklemiştim 3 sene oluyor sanırım ama hala oradan diyaloglar aklımda kaldı, o yüzden pimsleur'u deneyeceğim tekrar.

oncelikle soru icin tesekkurler kibritsuyu. bana da bu konuda fikir vermis oldun. benim teyp direkt akuye degil kontaga bagli oldugu icin hafiza gidiyordu. elektrikciye gidip bunu degistirme firsatim da hic olmamisti.

simdi gelelim soruya;
-- www.eproje.com

-- forum.donanimhaber.com

benim arabadaki teypte de aynı sorun var. ama şöyle bir şey var ki cd'den mp3 fln çalarken son kaldığı yeri saniyesine kadar hatırlıyor. belki okuyucu lensin konumundan olabilir gerçi. zorla takmıştık zaten teypi, çıkarabileceğimizi sanmıyorum.

trimpot'un gönderdiği linkten anladığım kadarıyla teybe giden bir akü kablosu var, bu kabloyu bağlarsak hafıza için aküden teybe elektrik gidecekmiş. ancak ikinci linkte 1 faradlık kapasitör bağlamaktan bahsedilmiş, ben pek güvenemedim o olaya.

@tom riddle: nasil ki teyp gucu akuden aliyorsa, ikinci linkte belirttigim sekilde bir kondansatör yapilip akuye giden kabloyu bu kondansatöre baglarsak olacaktir.

Ben simdi boyle bir kondansator yapip teype direkt olarak baglamayi dusunuyorum. eger basarili olursa size de yapar gonderirim. maliyeti ucuz olacagi dusuncesindeyim :)

bende de aşırı yavaş. gün içinde bir nebze daha iyiydi ama şimdi iyice yavaş açılıyor sayfalar.

az önce "server too busy" hatası aldım. maçtan olsa gerek.

sozluk ahalisinin 3\4u online oldugu icin olabilir

server busy yazisini bugun cok defa aldim.
diyebilirim ki tum sene boyunca en zor sozluk takip ettigim gun idi.

opera nispeten daha iyi sonuc verdi explorer'dan ama, tesaduf mu bilmem.

bence öss'den değil de türkiye'nin galibiyetinden dolayı böyle.

yavaşlık herkeste var da...olan biten butonu da çalışmıyor sanırım.

kan aranıyor duyuruları açıksa olay'a tıkladığınızda sıvayabiliyor genelde. (alakalı mı bilemedim ama)

sudem böyle sazlı sözlü eğlence için uygun bi yer bence. bi kaç sözlük zirvesi de yapılmış orada galiba. ilgili başlıkta ayrıntılı bilgi bulabilirsin.

bahçeli 7'deki 7 kapı olabilir, eğer meyhane tarzı bi yer uygun olursa. mekanlar küçük zaten, o gün için kapattırabilirsiniz de... öyle yani.

atakule'deki kubbe restorant olabilir. hatta sazlı sözlü eğlence için bayağı uygun olur.
adios :)

modemin adaptör girişini toprağa bağlayın, eğer böyle yaptıktan sonra kesiliyorsa kapasitörlerde depolanan yük ile bi alakası vardır sanırım. eğer buna rağmen kesilmiyorsa da bilgisayarınız bu ağı yanlış olarak görüyor da olabilir. ya da ufolar sizle iletişim kuruyor da olabilir. aklıma gelen açıklamalar bunlar oldu.

Hmm. Teşekkür ederim. ;)

benim de şimdi aklıma geldi, yeni bir soru açmayayım;
mesela ısparta'ya gidince istanbuldaki kablosuz ağ bağlı görünürdü. tabi ki bağlanılmıyordu ama ciddi ciddi orda bağlı yazıyordu. bunun neyele alakası var peki?

edit: ben de teşekkür ederim assert h:)

ilk baglandiktan sonra "save this network" secenegini i$aretlersen oyle olmasi normal. bir sure kendine gelir, ya da elle kendine getirilir.

Sanırım haklısın assert h. Teşekkürler.

ulusoyun lüks olanlarında vardı.royal classmış.
bi de boss firması kalmadı bildiğim kadarıynan.

priz için dc değil ac gerekli, öküz gibi enerji de gerekmez, kimse o prize kettle veya çamaşır makinası bağlamayacak. yanlış bilgilendirmenin önüne geçeyim dedim. Bence saçma da değil. Saatlerce süren yolculukta dizüstü bilgisayarımın pili ha bitti ha bitecek diye endişe edeceğime paşalar gibi yolculuğun tadını çıkarırım.

yukarıda da bahsedildiği gibi ulusoy'un royal class olan otobüslerinde priz mevcut.
koltukların arasında kulaklık filan takmak için olan bölmenin alt tarafında. kulaktan dolma değil, bizzat kullandım. yani yukarıda bir arkadaş, olmaz ööle şey demğiş ya, alakası yok. güvenle kullanabilirsiniz.

@maresalx: bindiğim royal class'da gördüğüm bir şeyi söyledim.görmediğiniz bir şey hakkında varsayımlara dayanarak konuştuğunuzda, karşınızdaki kişiye verdiğiniz tepkiye biraz daha dikkat edin bence bundan sonra.

ulusoy royal classlarda mevcuttur her koltuk altında bir adet priz. varan'da da sormuştum koltuklarda yok ama orta kapının oradaki muavinlerin takıldığı yerde vardı. hatta eşek gibi de çalışıyordu, sabaha kadar laptop'ımla internette takılmıştım. saçma filan değil yani.

kamil koç'un sitesinde rahat hat'larda priz var deniyor ama inanmayın, yok. ben sadece ulusoy'un royal class otobüslerinde gördüm. tekli koltukta sol bacağınızın hemen altında oluyor bu arada, bulamamıştım ilk başta.

bu arada o otobüslerde elektrik alternatörden değil alternatörden bağımsız bir jeneratörden sağlanıyor. yani kettle bağlasanız onu da idare eder (ihlas elektrikli şofben bağlamadığınız sürece sorun olmaz, 4000 watt kadar bir çıkışı var jeneratörün) . arabanın da aküsü bitmez 300 küsur beygirlik otobüs o elektriği rahatça sağlar, ki zaten elektriği jeneratör üretiyor, akü değil.

bir reno'ya 65 milyar verilmez. değmez kesinlikle. megane serisi her ne kadar güzel olsa da.

darknum'a katılıyorum. bence herhangi bir fransız arabasına 65 milyar verilmez. bazı konularda önyargı hayat kurtarır.

o arabaya sahip değilim ama birtanesi 2 gündür dola$iyor bizim buralarda, egzost, hava filtlersi ve blow-off'u -yalancı turbo sesi- ile iyi hava yapıyor, 225bg olmasida cabasi, ancak 65 ,000 ytl verilirmi? verilmemelidir. yerine honda t-typeR alinabilir, çok güzeldir havalidir, acayip bir motor sesi vardir, bmw'lerle kalkar felan i$te.

kusura bakmayın ama hakikaten çok para.. gerçi görsel kararınızı çoktan vermişsiniz fakat yaptığım değerlendirme tamamen görsellik üzerine teknik özelliklerine bi şey diyemiyorum..

aynı sınıfta çok daha sorunsuz ve taş gibi onlarca arac varken neden renault diyesim geldi birden. yazmasak bile emin olun zilyon sorunu vardır..

65 milyara bu arabayı alacağınıza opel astra opc modelini tavsiye ederdim ben. 240 beygir, alman teknolojisi turbo aşırıbeslemeli ecotec motora sahip bir otomobil. en azından performans modeli olduğunu belli eden görsel modifikasyonlara sahip, alelade bir megane hatchback gibi değil.

Bu arabayı 2 yıldır kullanıyorum. Fikirlerimi yazmaya çalışacağım. Öncelikle özel siparişle getirtmesi zor olduğu için ikinci el alacağınızı varsayıyorum. Piyasadaki tüm Megane RS' ler 2005 modeldir; bir tek F1 cup versiyonu var İstanbul' da, onun dışında hepsi 2005 de ithal edilmiştir. (Ya da düzenli olarak ithal edilmiştir diyeyim.) İkinci elde temiz bir tanesini bulduğunuzu varsayarak devam edelim.
Zaten Türkiye' de 55-60 tane olan bir otomobilden bahsediyoruz.

Motorunda herhangi bir kronik problemleri yok; gayet stabil çalışan bir big-bore turbo' ya sahipler. 2000 devir öncesi tipik 2.0 l atmosferik megane 2 gibi çalışıyor; motor sesinde ya da egzos sesinde bir değişiklik yok. otomobil 2500 devirden sonra çıldırıyor ve hızlanma esnasında 3. vitese atışta dahi patinaj çekiyor. Bu hızlanma esnasında sesi volkswagen kablumbağalara benziyor. Turbo sesi ile ikiz eksoz çıkışının bir getirisi herhalde, bilmiyorum. Esp, 17 inç jant, deri koltuk, panoramik sun-roof, otomatik far, xenon, cruise control vs. tüm ekipmanlar standart donanımda.

Bu motoru atmosferik motorlarla kıyaslamanın çok doğru olduğunu sanmıyorum, zira bu arabadaki red-line 6750 devirde ve maksimum tork-güç aralığını korumak için 5500 devrin üzerine çıkmaya çok gerek kalmıyor.

Tipi alışılmadık gelebilir, ben ilk başlarda sevmiyordum ama sonradan hoşuma gitmeye başladı. İşin en güzel yanı, sürücülerin bu arabayı kırmızı ışıklarda normal megane sanmaları ve geçebileceklerini düşünmeleri.

Bunlar artıları idi, eksilerine geçelim..

İç dizaynı oldukça demode ve normal megane' dan çok bir farkı yok.
Tüm modellerde bir enjektör ışığı yakma problemi oluyor; serviste yazılım güncellenince geçiyor. Bu arada yol bilgisayarı yazılımı Türkçe ve yazı karakterleri pek hoş değil, ingilizceye çevirtip rahatladım; tercih meselesi. Genel olarak iç dizaynda hatalar var, anlamsız ve kolay kırılan plastik kapaklar falan var. Bir de Renault' ların tipik özelliği olarak vites kolu sallanıyor.

Sözün özü şu, bu araba Renault' un, Clio V6 dan sonraki en hızlı modeli ve hot-hatch olarak gerçekten alınabilecek bir araba. Bugüne kadar performansı konusunda belli bir sorun yaşamadım ve kullanımı oldukça keyifli bir otomobil. Ben seviyorum, fiyatı uygunsa alınabilecek bir araba olduğunu düşünüyorum.

Son olarak; tüketimi, normal kullanımda 10, performanslı kullanımda 14 litre civarı. (Şehir içi), şehir dışında ise 7 lt yakıyor.

Bir de chip tuningle; yani yalnızca software değişimiyle 260 beygir, 350 nm değerlerine ulaşılabiliniyor ki, ne kadar gerekli olur size kalmış. 225 beygir, günlük kullanım için zaten yeterli.

alet Hakkında biraz daha araştırma yaptım ve pozzecco üstadın da bahsettiği üzere özellikle iç dekor tasarımının çok kötü olduğunu öğrendim.

birinci tercihim Renault idi ama Opele kayıyoruz.C'mon kullanıyordum zaten,Astraya terfii edeceğiz artık.

Herkese çok teşekkür ederim.

Aşti'deki metroda camlarda 3 ytl'ye Esenboğa'ya otobüs olduğu hala yazıyor.

hmm sagolun arkadaslar, +rep

ben hava alanı yolunda oturuyorum. en son geçen hafta gördüğümü hatırlıyorum o otobüsü.

bence o camlardaki yazılara çok da güvenmemek lazım malum, i. melih gerekli işleri yapmakta acele etmeyen bi' arkadaşımız. misal, kızılay'daki denizbank'ın önündeki tabela da halen duruyo' ama yine de kesin bilgi edinmeye çalış derim ben.

camlardaki yazılara güvenebilirsiniz, 442 numara seferleri hala mevcut. bir ara kaldırıldı sonra tekrar yürürlüğe girdi.

4,6 litrelik motoru olan bi aracın 7-11 yaş aralığındaki yıllık vergisi 5641 ytl oluyor. ne yazıkki diyemeyeceğim, bu seviyede kamyon moturunu barındırıp, doğaya salınan gereksiz egzoz gazları için insanlara az bile diyecem ama dilim varmıyo şahsen, kendilerini düşünemiyo mu ki? :)

ne yazık ki yıllık vergisi 5641 ytl ve ne yazık ki bu aracı kullanan insanlar var. bu arabanın masraflarını karşılayacak kadar para olabilir 1 insanda ama biraz da çevreyi düşünmek gerekiyor bence.

vergisi tahminimin baya üstündeymiş. peki lpgli olması vergide bir indirime götürür mü acaba?

hayır ama belli bir yaştan sonra indirime giriyor vergi. 10-15 yaş olması lazım bunun. bunun yerine daha düşük motorlu bir taneye bakın derim. 3950 cc filan oluyor bazıları.

Motor konusuna donersek yeterince bakim gorduyse 250.000km yi yapmasi lazim.

jay leno var

Jay Leno evet ve eskiden Saturday Night Live vardı, güzeldi.

sarrah lingerman sayılır mı( soy adını ölesiye salladım)

jay leno bu yıl emekli oluyor. sarah silverman diğerlerinden biraz farklıdır. david letterman var.

en.wikipedia.org

eskilerden need for speed porshce unleashed vardi. cok ki$i olunca feci zevkli oluyor kar$im.
edit: ha bi de bmw m3 challenge var. o da superdir. ozellikle mouse ile oynamasi cok zevkli ve gercekci oluyor.

ben en son need for speed 2 yi oynamıştım çok zevkliydi. bu carbon, san andres falan tarzı değil di mi bu? öyle görev falan istemiyorum.yarış sadece..indireyim unleashed i?

yok gorev morev kar$im. indir. sevinsin coluk cocuk.

need for speed serileri işte senin aradığın. bildiğim bütün nfs'ler hızını hissettiren, yolu tutan, oynanabilirliği yüksek oyunlardır.

lotus 3
tek bilgisayarda oynayabilirsin.
1.4 MB

(bkz: live for speed) aynı bilgisayardan oynanıyor muydu emin değilim ama muhtemelen olması lazım.

live for speed aynı bilgisayardan oynanmıyor
+
o oyun araba yarışı değildir, araba simülasyonudur.

arkadaş oynanabilirliği yüksek, hızlı, zevkli, tutunacak, kaymayacak falan demiş.
bu oyunda bunların hiçbiri yok ki.

gran turismo

son zamanlarda pc için, eskisi kadar güzel h2h yarış oyunları yapılmadı.

bu bağlamda eskilere dönüş yapılabilir diye düşünüyorum. hele ki şöyle bir pentium 2 ve voodoo3 falan varsa, "işe yaramaz" gözüyle bakılan bilgisayarınız harikalar yaratabilir..

oyun olarak need for speed 3 high stakes, need for speed 2 se (+glide desteği), need for speed 4 oynanabilir. Porsche unleashed i lan üzerinden oynayabilirsiniz.
Playstationunuz varsa gidin Gran Turismo 4 alın, zenginseniz PS3 alıp Gran Turismo 5 alın..

gta2

desdinova, live for speed'in tanımını yapmayalım. "o oyun araba yarışı değildir simülasyondur" demişsin. "o araba yarışı oyun değildir" demen gerekirdi aslında ;) ezcümle, biliyorum simülasyon olduğunu.

ayrıca oyuna ekleyeceğin scriptlerle dilediğin şekle sokabilirsin, yola tutunur, kaymaz.. hızlı gider gitmez vs.

oyun öğrenildiği zaman zaten diğer araba yarışları gerçekçi gelmediği için bundan iyisi olmuyor. kısaca zevki sonuna kadar veriyor. araba yarışı oyunlarındaki gibi sıkmıyor..

ha, aynı bilgisayardan oynanmıyorsa zaten yine işe yaramayacak dediğin gibi.

tamamen sallıyorum ama oyun dvd oyunu ise ve iso'su da 4gb'dan büyükse, bir de harddiskinizin format FAT32 ise (eeh bee) şöyle bir problem olabilir, fat32 sistemi TEK bir dosyanın 4GB'dan büyük olması durumunu komik bir şekilde desteklemiyor. daha doğrusu aslında destekliyor da microsoft, insanları ntfs'e geçmeye teşvik etmek için XP'den sonra FAT32'ye 4GB'dan büyük TEK bir dosya attırmıyor komik şekilde.. böyle bir durum.. dosyayı ikiye bölenzi mesela?

anladım sorunun sebebi bu o halde tam 4.04gb yani 0.04le kaçırdık bu durumda iki parçalık rar'a çevircem olmazsa teşekkür ederim hallolmuştur ;)

antisocial, FAT32 aslında 4gb üstünü destekliyor demişsiniz ama gerçekten de tek bir dosyanın 4 gb'ın üstünde olması mümkün değil. yani başka bir program ile 4 gb üstü dosya yazamazsınız fat32 sistemine.

NTFSye gecmeni oneriyorum, tek bi calistir komutuyla 15 dakikaya FAT32yi NTFSye cevirebilirsin hicbir veri kaybi olmadan, NTFS varken fat32 kullanmanin hiçbir geregi yok, ben de bir süre gecmemistim NTFS'e, gectim rahat ettim valla.

(bkz: fat32 yi ntfs ye donu$turmek)

antisocial, bahsettiğin limitasyon "komik bir uyumsuzluk" veya "kasti bir engelleme" sebebiyle değil, teknik gerekçeler ile ortaya çıkmaktadır. fat32 sistemi, dizaynı sebebi ile maksimum (2^32) - 1 byte'a erişebiliyor, tek dosya için. Yani bu durum NTFS'e geçiş için, FAT32 üzerine getirilmiş kasti bir limitasyon sebebi ile ortaya çıkmamaktadır.

ER dizisinin 4. sezonunda (1997) "Ambush" isimli bölüm canlı olarak yayınlanmış. O olabilir sanırım. tr.wikipedia.org(dizi) burdan da bakabilirsiniz.

Evet oymuş, sağol

"Ambush" ile ilgili küçük bir bilgi daha vermek isterim. bu bölüm amerika'da art arda 3 kere canlı çekildi. bunun sebebi de amerika'da 3 farklı saat diliminin olması. oradaki performansları çok daha değerli hale getiriyor bu durum.

abd'de 4 dilim var benim bildiğim, ama kanallar ulusal. yani aynı zamanda oynuyor olması lazım mantıken?

3 zaman dilimi cok buyuk bir saat farki demek. Dogu yakasinda aksam 8'de yayinlanacak seyi bati yakasinda ogleden sonra 5'te gostermenin manasi yok.

Evet abi. Hatta Ekşi Sözlük'te mi Uludağ Sözlük'te mi ne okudum, dizi yayınlanırken bşak bir kanalda beyzbol maçı varmış ve dizideki doktorlardan biri onu izliyormuş canlı dizi çekilirken. Ve diğer kanalda hagaden varmış beyzbol maçı. Dizinin o bölümünü de Cnbc-e'de izlediydim. Haruklade bi bölüm; )

Şimdi baktım da Vikipedi'de de yazıyomuş bu ayrıntı. Çöp oldu cevap eheh. Bir de başka diziler de var bu yöntemi kullanmış. İlklerden biri olduğunu biliyordum ama ilk olduğunu bilmiyordum Ambush bölümünün.